27 Ocak 2017 Cuma

VÜCUT GELİŞTİRME YARARLI PROGRAMLAR

Bedeninizi yaza hazırlamak için gerçekten neye ihtiyacınız var? Kesinlikle koşu bandında harcanan sonsuz saatler ile çabucak iyi görünebilmenin mümkün olmayacağını bilmeniz gerekmektedir. Gerçekten ihtiyacınız olan şey, mümkün olduğu kadar çok sayıda kası harekete geçirecek ve bedeninizi mümkün olan en kısa sürede değişmeye zorlayacak bir ağırlık çalışması programı. Peki ne kadar kısa sürede? Bu çalışma programı, bedeninizi sadece altı hafta gibi bir süre içinde değiştirebileceğiniz şekilde geliştirilmiştir. Programı harfi harfine uygulamak sadece görünümünüzü iyileştirmeyecek, aynı zamanda sizi daha güçlü ve daha özgüvenli hale getirecektir.
daha fazlasını okuyun
  • GÜN 1ANTRENMAN A
  • GÜN 2DİNLENME
  • GÜN 3ANTRENMAN B
  • GÜN 4DİNLENME
  • GÜN 5ANTRENMAN A
  • GÜN 6DİNLENME
  • GÜN 7ANTRENMAN B

20 Ocak 2017 Cuma

İZMİR METRO GÜNÜBİRLİK ALIŞVERİŞ

https://www.youtube.com/watch?v=-JAFCUfAWRU&t=7s

BİR GÜNLÜK ALIŞVERİŞ VİDEOMUZU ÇEKTİK İYİ SEYİRLER
METRO AWM

18 Ocak 2017 Çarşamba

LoL Canlı Yayın Kanalıma Abone Olur musunuz?

ARKADAŞLAR MERHABA
ADIM MERT
LİSANSLI E SPORT OYUNCUSUYUM VE LEAGUE OF LEGENDS VİDEOLARI YAYINLAMAYA BAŞLAYACAĞIM BUNUN İÇİN KANALIMI AÇTIM FAKAT SİZLERİN DESTEĞİNE İHTİYACIM VAR.
KANALIMA ABONE OLUR MUSUNUZ?
İŞTE BU DA KANALIMIN LİNKİ...
https://www.youtube.com/channel/UCwM8L9W0HX330rVKKjHoCew?sub_confirmation=1

16 Ocak 2017 Pazartesi

BİR BALİNANIN TARİFİ

Bir Mavi Balinanın YutabilEceği En Büyük Şey Nedir?


Greyfurt.


Oldukça ilginç bir biçimde, bir mavi balinanın boğazı onun göbek deliğiyle (küçük bir yemek tabağı boyutunda) hemen hemen aynı çapa sahipken, kulak zarından (daha çk büyük bir yemek tabağı boyutunda) biraz daha küçüktür.

Mavi balinalar yılın 8 ayı neredeyse hiçbir şey yemezler ama yaz aylarında neredeyse sürekli beslenerek günde 3 ton yemek yerler. Biyoloji derslerinden hatırlayabileceğiniz gibi bu balinaların besinleri kril adlı küçük, pembe, karides benzeri kabuklu hayvanlardan oluşur; bu, balina için bir ziyafettir. Kriller 100.000 tonun üzerinde bir ağırlığa sahip büyük yığınlar halinde balinanın önüne gelir.

Kril kelimesi Norveççedir. Flemenkçe kriel kelimesinden (“yavru balık” anlamına gelir ama günümüzde bücür ve “önemsiz kişiler” anlamlarında da kullanılır) gelir. Kril çubukları Şili’de büyük bir başarıyla pazarlanıyor, ama kril kıyması tehlike yaratacak derecede yüksek flüorür düzeyleri yüzünden Rusya, Polonya ve Güney Afrika’da tam bir başarısızlıkla sonuçlandı. Bu flüorür, krilin kıyma haline getirmeden önce, tek tek çıkarılamayacak kadar küçük olan kabuklarından kaynaklanıyor.

Bir mavi balinanın boğazının dar hattı, onun Yunus peygamberi yutmuş olamayacağı anlamına gelir. Bütün bir insanı yutacak kadar geniş bir boğazı olan tek balina ispermeçet balinasıdır ve bu balinanın midesinin sularındaki yoğun asit, içine giren birinin hayatta kalmasını imkansız kılar. 1891′deki meşhur “Modern Yunus Peygamber” hadisesinin (James Barntley kendisini bir ispermeçet balinasının yuttuğunu ve 15 saat sonra mürettebattaki arkadaşları tarafından kurtarıldığını iddia etmişti) bir sahtekarlık olduğu ortaya çıkarıldı.

Mavi balinanın boğazının dışındaki her yeri büyüktür. 32 metrelik uzunluğuyla şimdiye kadar yaşamış en büyük hayvandır; en büyük dinozorun boyutunun üç katıdır ve 2700 insanın ağırlığına denktir. Mavi balinanın dili bir filden daha ağırdır; kalbi bir araba boyutundadır; midesi bir tondan fazla yiyecek alabilir. Aynı zamanda tek bir hayvanın çıkarabileceği en yüksek sesi çıkarır.: Düşük frekanstaki bir mırıltısı diğer balinalar tarafından 16.000 km uzaklıktan duyulabilir.

ÇOCUK İŞÇİLER İLE İLGİLİ MAKALE ÖZETİ(ÖZGÜN)

ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN ÇEVRESEL KONULARLA İLGİLİ BİLGİ DÜZEYLERİNİN ÖLÇÜLMESİ ÇANKIRI İLİ ÖRNEĞİ ÖZET:


**Teknolojik gelişmeler, sanayi devrimi gibi tarihsel süreçte meydana gelen birçok olgu çevrenin tahribatına yol açmıştır.Bu problemler giderek küreselleşmiş ve küresel çözüm yolları aranmaya başlanmıştır. **Bu çalışma Çankırı'da okuyan orta öğretim öğrencilerinin çevre ile ilgili bilgi seviyelerini ölçmek, bunları alan, cinsiyet gibi demografik açıdan incelemek amacı gütmektedir.
GİRİŞ: **Çevre insanın içinde bulunduğu canlı cansız her şeyi barındıran ortam olarak tanımlandırılmaktadır. **Sanayileşme ve 2. Dünya Savaşı ile birlikte çevre sorunları daha şiddetli boyutlara ulaşmış, buna çözüm sunmak amaçlı BM Çevre Konferansı kurulmuştur. **Türkiye'de de dünyadaki gelişmelerden farksız olarak 1970-1980'li yıllarda çevrenin korunmasını amaçlayan birçok dernek ve vakıf kurulmuştur. **Çevre eğitimi, doğaya zarar vermeden yaşamayı ,çevre sorunlarına çözüm bulmayı, çevreye karşı duyarlı olmayı, gelecek kuşağa temiz ve sağlıklı bir ortam bırakmayı amaçlar. Bireyi çevreyi korumakla yükümlü biri haline getirmeyi hedefler.
METOT AMAÇ VE KAPSAM: **Bu çalışma, Çankırı il sınırları içerisinde bulunan ve orta öğretimde okuyan 117 lise son sınıf öğrencisinin katılımıyla gerçekleşmiştir, ve şu 3 temel soruyu cevaplamışlardır; -Öğrencilerin çevre konusunda verilen çeşitli olgularla ilgili bilgi düzeyleri nelerdir? -Öğrenciler çevre ile ilgili uluslararası etkinliklerden ne derecede haberdarlardır? -Öğrencilerin çevre ile ilgili bilgi düzeyleri yaş ve alan değişikliklerine göre farklılaşmakta mıdır? **Anket 3 kısımdan meydana gelmekteydi; -Demografik sorunlar:Bu kısım katılımcıların cinsiyet ve alan bilgilerinin tespitini oluşturur. -Çevre ile ilgili olgular:Bu bölüm çevre ile ilgili olguları ve öğrencilerin bu olgularla ilgili bilgi seviyelerini ölçmeyi amaçlar.Bilgi ölçütü olarak 1)Hç duymadım. 2)Duydum fakat açıklayamıyorum. 3)Açıklayacak kadar duydum. 4)Tam olarak biliyorum. şeklindedir. -Eşleştirme:Bu kısım uluslararası alanda gerçekleştirilen çevre ile ilgili konvansiyon, protokol ve raporları incelemektedir. **BULGULAR Demografik özellikler:Katılımcıların %47'lik oranda erkek, %53 oranda ise kız olduğu görülmektedir. Alan dağılımı: % 50.4 eşit ağırlık, %37.6 sayısal, %12 şeklindedir
ÇEVRE İLE İLGİLİ OLGULAR **Öğrenciler kendilerine yöneltilen sorulara ortalama puan açısından bakıldığında hiçbirinin tam olarak bildiklerini ifade etmedikleri gibi tam olarak bilmediklerini de ifade etmemişlerdir. **Yapılan testin bir diğer sonucu öğrencilerin cinsiyeti ile çevre hakkındaki bilgi düzeyleri arasında hiçbir bağlantının olmamasıdır. **Diğer bir sonuç ise öğrencilerin alan tercihleriyle bilgi düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığı yönündedir.Burada durum cinsiyetten farklıdır. Öğrencilerin seçtikleri alan bilgi düzeyleri ile ilişkilidir. Sözel öğrencilerin bilgi seviyesinin sayısal öğrencilerden fazla olduğu, eşit ağırlık öğrencilerinin de sayısal öğrencilerden daha fazla bilgiye sahip olduğu anlaşılmıştır.

EŞLEŞTİRME **Eşleştirme sonuçlarına göre öğrencilerin %60'ı bu soruya cevap vermemeyi tercih etmiştir. Eşleştirme sorularında kız ve erkek öğrencilerin sonuçlarında farklılık ortaya çıkmıştır. Erkek öğrencilerin sıra ortalamasının kız öğrencilere oranla fazla olduğu tespitine ulaşılmıştır. **Eşleştirme sorularının öğrencilerin alan tercihleri ile arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır.
TARTIŞMA VE SONUÇ **Ankete katılan öğrencilerin cinsiyetleri anket sonuçlarında önemli bir fark oluşturmamıştır. **Ankete katılan öğrencilerin alan dağılımları ise yaklaşık yarısının eşit ağırlık, %37'lik kısmının sayısal, %12'lik kısmının ise sözel öğrencisi olduğu şeklindedir. **Bilgi düzeyini ölçmek için yapılan ölçekte 3 puan ile temsil edilen açıklayacak kadar bilgim var seviyesinde olup orta öğretim öğrencileri açısından ideal düzeyi yansıtmamaktadır. **Anketin sonucu öğrencilerin toprağın tuzlanması, asit yağmurları, biyo çeşitlilik gibi konularda bilgisinin yetersiz olduğunu saptamıştır. **Öğrencilerin cinsiyete göre çevre bilgi düzeyleri bir fark oluşturmazken, alan tercihleri bakımından fark teşkil etmektedir. Sözel veya eşit ağırlık öğrencilerinin sayısalcılara oranla daha fazla bilgi birikiminin olduğu görülmektedir. **Öğrencilerin çevrenin korunmasına yönelik protokol ve konvansiyon gibi uluslararası gelişmelerden pek fazla haberdar olmadıkları anlaşılmıştır. **Eşleştirmeler açısından ise Kyoto Protokolünün ve iklim değişikliklerinin eşleştirilmesi öğrencilerin en çok yapabildiği eşleşme olduğu görülmüştür. Eşleştirme sorularında erkek öğrenciler kız öğrencilerden daha başarılı olmuşlardır. NİHAİ SONUÇ **Öğrencilerin Türkiye'yi de ilgilendiren çevre ile ilgili uluslararası örgütlere oldukça yabancıdır. Bu durum eğitimin tüm ilgilileri tarafından tekrar incelenmelidir.

BÖCEKLER NEDEN ÖLDÜKLERİNDE TERS DÖNERLER?

Böcekler Öldüklerinde Neden Ters Döner?


Böceklerin çoğu, yüksek bir yerde dururken aşağı düşerlerse ilk önce vücutlarının en ağır bölgesi olan sırtları yere çarpar. Sırtlarının çoğunlukla yuvarlak ve bombeli olması nedeniyle bir daha doğrulamazlar. Bu konumdayken çok savunmasız olan böcekler ya başka

hayvanlara yem oldukları için ya da aç kaldıkları için er ya da geç ölürler. Yerde ölmek üzere olan böceklerinse bacaklarının her biri farklı zamanlarda, farklı biçimde kasılmaya başlar. Bu durumda böcekler, ilk olarak kasılan bacaklarının bulunduğu yöne doğru yuvarlanırlar.

Yuvarlanırken yine sırt üstü konuma geçtiklerinden öldüklerinde bu konumda kalırlar.

ÇAYIN KEŞFİ NASIL OLDU?

ÇAYIN KEŞFİ NASIL OLDU?


Çaysız bir dünya nasıl olurdu acaba? Çay keşfedilmeseydi, çaydanlık, çay fincanı, kaşığı, işyerlerinde çay paydosu, şehirlerarası otobüslerde çay molası olamazdı. Şükür ki çay milattan önce 2737 yılında büyük Çin İmparatoru Shen Nung tarafından tesadüfen de olsa keşfedildi.

Shen Nung bir gün bahçede ağzı açık bir kapta su kaynatırken çalılıklardan bir kaç yaprak kaynayan suyun içine düştü. Nung yaprakları suyun içinden toplayamadan yapraklar suda kaynamaya, hoş bir koku etrafa yayılmaya başladı. İmparator merak edip suyun tadına bakınca çay keşfedilmiş oldu.

İmparatorun kendi keşfi hakkındaki düşüncesi çayın susuzluğu bastırdığı, harareti giderdiği ve uykuya olan isteği azalttığı şeklindeydi. Çay ismi de Çincedeki ‘’ça’’dan geliyor. Benzer şekilde çaya Ruslar ‘’chay’’ Araplar ‘’shaye’’ Japonlar ‘cha’ diyorlar.

Çay bugün dünyada sudan sonra en çok içilen içecektir. Avrupa’ya gelişi 1610 yılını buldu, başlangıçta da ilaç muamelesi gördü. Halbuki o yıllarda çay Orta Asya’da o kadar değerliydi ki çay balyaları ticarette para yerine geçebiliyordu.

Çayın Avrupa’ya geldiği ilk yıllarda tüccarlar satışını ateş düşürücü, mide ağrısı giderici, romatizmayı önleyici bir ilaçmış gibi yaparlarken, doktorlar biraz daha ileri giderek çaydan yapılan iksirin tüm hastalıklara karşı direnç kazandırdığını ve yaşlanmayı geciktirdiğini ileri sürüyorlardı.

Zamanla bu sefer de çayın aleyhine görüşler yayılmaya başladı. Fransız fizikçiler çayı asrın en münasebetsiz yeniliği diye nitelendirirlerken bir Alman doktor da 40 yaşından sonra çay içenlerin ölüme daha yakın olacaklarını iddia ediyordu.

İngiltere’de ise çay içmek alışkanlık haline gelince kadın dergileri ev kadınlarının çay yüzünden ev işlerine soğuk bakmaya başladıklarını, ekonomistler ise çalışmaya harcanacak zamanın çay içmekle tüketildiğini ileri sürdüler. Ancak bunların hiçbiri çayın dünyanın en favori içeceği olmasını önleyemedi. Miktar tam olarak bilinemiyor ama dünyada senede 2 milyon ton civarında çay tüketildiği tahmin ediliyor.

Günümüzde çayın yaygınlaşmasına en çok etki eden faktör poşet çayın icadıdır. Her ne kadar icadının tam farkına varmasa da poşet çayın mucidi Thomas Sullivan’dır. Kahve ve çay ticareti ile uğraşan Sullivan, müşterilerine sık sık çay örnekleri gönderiyordu. Başlangıçta bu iş için teneke kutuları kullanırken, sonradan elde dikilmiş ipek torbaların bu iş için daha pratik ve ucuz olacaklarını düşündü.

Çok geçmeden siparişler başladı ama şaşırtıcı olan esas malı değil torba içindeki örnek çayları sipariş etmeleriydi. Müşteriler torbaların çayın kaynamasını kolaylaştırdıklarını keşfetmişlerdi. Çayın torba (poşet) içinde satımı o kadar geliştirildi ki Batı ülkelerinde tüketim oranı toplam çay tüketiminin yarısına ulaştı.